Yaygin-anksiyete-Bozuklugu

Anksiyete, şiddetli bir korku ve panik duygusu hissidir. Çoğu kişi yaşamdaki önemli olaylar öncesinde kendisini korkmuş, endişeli hissedebilir. Bu doğal bir duygu durumudur. Beklenen önemli olay sona erdiğinde korku, panik ve anksiyete duyguları da sona erer. Ancak kişi, korku ve panik duygusunu beklenen olay geçtikten sonra bile yaşam kalitesini bozacak, gündelik hayatındaki işlevselliğini etkileyecek düzeyde hissediyorsa kişide bir anksiyete problemi olduğundan söz edilebilir.

Anksiyete belirtileri nelerdir?

Sinirli, gergin, öfkeliHuzursuz hissetmeSebepsiz yere kötü bir şey olacakmış gibi hissetme,Panik duygusuKalp atışlarında artaNefes alışın hızlanmasıRahatsız edecek düzeyde terlemeEllerde titremeKendini zayıf, güçsüz hissetme haliDikkati kaygı yaratan düşünceden uzaklaştırmakta zorlanma, bu düşünceden kurtulamadığı için diğer işlere odaklanmada güçlükKonsantrasyon ve odaklanma problemiUykuya dalmakta güçlük yada uykunun bölünmesi ,kaliteli uyuyamamaMide problemleri, hazımsızlıkKaygıyı kontrol etmede güçlükAnksiyete ye neden olduğu düşünülen durumlardan kaçınma isteği veya kaçınma davranışıAnksiyete (kaygı) bozukluğu yaşayan kişilerde kaygı seviyesinin yükseldiği durumlarda yoğun bir panik duygusunun yanında ellerde aşırı terleme, kalp atışlarında hızlanma, nefes almakta zorluk çekme, şiddetli baş ağrıları, mide bulantıları ve krampları, sık idrara çıkma gibi fiziksel belirtiler de görülebilir.

Araştırmalar, genellikle çocukluk çağında ortaya çıkan anksiyete (kaygı) bozukluklarında hem genetik hem de çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığını ortaya koymaktadır. Araştırmacılar özellikle erken yaşta yaşanan travmatik olayların bireylerin korku işleme mekanizmalarında hassasiyete yol açarak, ileri yaşamında stresörlere (stres nedenlerine, tetikleyicilerine) karşı fazla duyarlı hale gelmelerine yol açtığını da belirtiyor.

Anksiyete, normal ve patolojik olmak üzere ikiye ayrılır. Normal anksiyete, tehdide tepki gösterme kapasitesinin bir anlatımıdır. Bu durumun nörofizyolojik bir temeli vardır, ancak burada hangi yaşantının tehdit edici olduğunun bilinmesi bireyin öğrenmesine, yaşamında karşılaştığı olaylara ve onların birey için olan etkisine ve önemine bağlıdır.

Patolojik anksiyete, kaygı ile aynı anlamda kullanılır. Kişi, bunu içinde sanki kötü bir haber alacakmış, bir felaket olacakmış gibi nedeni bilinmeyen, içten gelen bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak algılar ve tanımlar. Çok hafif tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine varan farklı yoğunlukta olabilir. Ağır derecelerinde, kişi en güçlü fiziksel ağrının dahi bu denli rahatsız edici olmadığını belirtir.

Anksiyete, tehdide karşı gelişen bir tepki olup geleceğe yöneliktir. Korku; acı veren ve tehlikeli bir uyarana karşı gelişen bir tepkidir. Bir kendini savunma içgüdüsüdür. Kaygı, nesnesi belirlenememiş veya tanınmayan, tehlike olasılığı içeren durumlarda ortaya çıkan, korkuya benzer bir tepkidir. Korkudan farkı, kaygının nesnesinin belirsiz oluşudur ve asıl tehdit ve rahatsız edici olan bu belirsizliklerdir.

Anksiyete rahatsız eden, yersiz korku duygusudur ve sıklıkla fizyolojik belirtilerle birliktedir. Anksiyete bozukluğu ise anksiyete ye bağlı belirgin sıkıntı ve işlev bozukluğu anlamındadır.

Anksiyeteli hasta değerlendirilirken, anksiyetenin normal ve patolojik tipleri ayırt edilmelidir. Anksiyete büyümeye, yeni ve denenmemiş şeyleri denemeye ve bireyin kendi kimliğini ve yaşamın anlamını bulmaya doğal olarak eşlik eder ve bu son derece normal ve gereklidir. Patolojik anksiyete ise tersine, verilen uyarıya şiddet veya süre olarak uygunsuz bir yanıttır. Tehlike geçtikten sonra da devam eder veya ortada tehlike yokken dahi varmış gibi sebebi bilinmeyen yoğun bir kaygı hissedilir.

Anksiyeteye üç farklı öge eşlik eder:

Bedensel (somatik) öge anksiyetenin yarattığı kalp çarpıntısı, terleme, artmış uyarılmışlık (irritabilite) gibi fiziksel belirtileri; bilişsel öge zihni istemsiz meşgul eden, anksiyeteyi uyarıcı-artırıcı-sürdürücü olan tehlike odaklı belirtileri; davranışsal öge tehdit algısına yanıt olarak korunma amaçlı aktif kaçınma eylemini kapsar. Bu belirtiler değerlendirildiğinde, anksiyetenin sadece anksiyete bozukluklarına özel bir durum değil, diğer psikiyatrik bozukluklarda da görülebilecek bir belirti olabileceğini unutmamak gerekir.

  Anksiyete bozuklukları türleri nelerdir?

Obsesif – kompulsif bozukluklar,Panik atak,Travmatik stres bozukluğu (TSSB)Genel anksiyete bozuklularıSosyal fobiÖzgül fobiYaygın Anksiyete Bozukluğu : Kişinin günlük aktivitelerini sürdürmesine engel olacak, işlevselliğini bozacak şiddette yoğun ve süreğen bir kaygı durumu yaşamasıyla kendisini gösterir. Bu şiddetli ve yoğun kaygı duygusuna, huzursuzluk, daimi yorgunluk hissi, konsantre olmakta güçlük, kaslarda istemsiz kasılma ve uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmekte güçlük gibi semptomlar da eşlik edebilir. Yoğun kaygı oluşturan durumlar çoğunlukla günlük ev işleri, rutin toplantılar, işle ilgili olağan durumlar gibi günlük hayatta da kendisini gösterir.

 Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tanı Ölçütler (DSM 5 )

En az 6 ay süreyle, hemen her gün, birçok olay ya da etkinlik hakkında (iş başarısı, okul başarısı vs.) aşırı kaygılanma ve kuruntulara (evham) kapılmaKendini kuruntulara kapılmaktan alıkoyamamaKaygı ve kuruntu, aşağıdaki 6 belirtiden en az üçüne eşlik eder:(NOT: Çocuklarda sadece bir tanesinin olması yeterlidir).

Huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe (sürekli diken üstünde olma)Kolay yorulmaOdaklanma problemi ya da zihnin durmuş gibi olması,İrritabilite (Hafif uyaranlara karşı aşırı tepki verme durumu)Kas gerginliğiUyku bozukluğuKaynak: DSM 5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı, 2014

Panik Atak: Panik atak yaşayan kişiler ortada hiçbir neden ya da uyaran yokken birden ortaya çıkan yoğun bir korku ve panik hissine kapılırlar. Panik atak yaşayan kişilerde ayrıca ellerde terleme, göğüs ağrısı, fazla hızlı ya da düzensiz kalp atışları, nefes alamadığını hissetme gibi fiziksel belirtiler de görülebilir. Panik atak yaşayan kişiler çoğunlukla bu durumu “kalp krizi geçiriyorlarmış” ya da “boğuluyorlarmış” gibi ifade edebilirler.

Sosyal Kaygı Bozukluğu: Sosyal fobi olarak da adlandırılan sosyal kaygı bozukluğunda bireyler sosyal hayata karşı aşağılanacakları, reddedilecekleri ya da beğenilmeyecekleri gibi endişelerle yoğun bir kaygı duygusuna kapılırlar. Bu nedenle sosyal kaygı bozukluğu yaşayan kişiler diğer insanlarla bir araya gelmekten kaçınabilirler. Sosyal kaygı bozukluğunun en belirgin örnekleri toplum önünde konuşmaktan aşırı korkma, yeni insanlarla tanışmaktan çekinme,kaçınma ya da toplum içinde yemek yeme ve bir şeyler içmekten çekinme,kaçınma şeklinde kendisini gösterir.

Fobiler: Fobiler, kişide belirli bir obje ye da durumlara karşı gösterilen aşırı korku olarak ifade edilir. En sık rastlanan fobiler uçak fobisi, yükseklik fobisi, kedi – köpek fobisi, kapalı yerde kalma fobisi (klostrofobi), açık alanlara çıkma fobisi (agorafobi) olarak sıralanabilir. Fobiye neden olan objeye karşı duyulan korku bazen o kadar şiddetli olabilir ki kişiler günlük aktivitelerinde zorlanmaya ve işlevselliğini yitirmeye başlayabilir.

Agorafobi: Agorafobi, kişinin panik atağa neden olacağını düşündüğü yerlerden ve durumlardan uzak durmasına neden olan bir anksiyete bozukluğudur. Agorafobisi olan kişiler kendilerini savunmasız hissettikleri için açık alanlarda olmaktan kaçınırlar.

Bir sağlık sorununa bağlı anksiyete bozukluğu: Fiziksel bir sağlık sorunun neden olduğu, şiddetli panik ve anksiyete semptomlarını içeren anksiyete bozukluğudur.

 Seçici Konuşmazlık Bozukluğu: Çocuklarda görülen bir anksiyete bozukluğudur. Seçici konuşma bozukluğu olan çocuklar konuşma yetilerinde fiziksel bir problem olmamasına rağmen bazı ve seçili durumlarda konuşmazlar. Belirli kişilere, ortamlara özel olabilir. Seçici konuşmazlık bozukluğu olan bir çocuk okulda hiç konuşmazken, evde ailesiyle rahatlıkla iletişim kurabilir. Bu durum çocuğun okuldaki başarısını ve sosyal uyumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu: Ayrılma kaygısı bozukluğu çocukluk çağında görülen, çocuğun ebeveynlerinden ayrılmaya karşı gösterdiği şiddetli kaygıyı ifade eden bir kaygı bozukluğu türüdür.

DSM-IV-TR’ye göre Travma ile ilişkili bozukluklar ve Obsesif Kompulsif Bozukluk ayrı kategorilerinde yer alırken; panik bozukluğu, fobik bozukluklar, sosyal anksiyete bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu anksiyete bozuklukları kategorisini oluşturmaktadır. Ayrılma anksiyetesi bozukluğu bu kategoriye yeni eklenmiştir.

DSM beşinci baskısıyla kullanıma sunulmuş olup anksiyete (kaygı) bozuklukları, ayrılma anksiyetesi bozukluğu, seçici konuşmama (mutizm), toplumsal anksiyete bozukluğu (sosyal fobi), panik bozukluğu, agorofobi, yaygın anksiyete bozukluğu, maddenin (ilacın) yol açtığı anksiyete bozukluğu, başka bir sağlık durumuna bağlı anksiyete bozukluğu, tanımlanmış diğer bir anksiyete bozukluğu ve tanımlanmamış anksiyete bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır.

Kaynak: Anatolian Journal of Psychiatry 2017; 18(Suppl.2):45-50

Tıbbi Nedenlere Bağlı: Bazı bireylerde anksiyete, altta yatan tıbbi bir sağlık sorunundan kaynaklanıyor olabilir. Bu gibi durumlarda ise anksiyete belirtileri tıbbi bir rahatsızlığın ön işaretçileri olabilir. Anksiyete belirtilerine neden olabilecek bazı tıbbi durumlar şu şekilde sıralanabilir;

Kalp hastalıklarıDiyabetTiroid problemleri, hipertiroidSolunum yolu problemleri, astımMadde bağımlılığı ya da yoksunlukKronik ağrılar ve huzursuz bağırsak sendromuSavaş/Kaç mekanizmasını etkileyebilecek nadir tümörler Anksiyete bozukluğu nasıl tedavi edilir?

Anksiyete konusunda en sık tercih edilen yöntemler ilaç kullanımı ve psikoterapi uygulamalarıdır. Anksiyete bozuklularının tedavisinde en sık kullanılan psikoterapi uygulamaları Konuşma Terapisi ve Bilişsel Davranışçı Terapi uygulamalarıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi kişilerde anksiyete ye yol açan düşünce kalıplarını yeniden irdelemelerine ve işlevsel olmayan düşünce sistemlerinden kurtulup yerine farklı davranış alışkanlıkları edinmelerine olanak sağlayan bir psikoterapi türüdür.

Bilişsel Davranışçı Terapinin Anksiyete Tedavisinde Kullanımı

Ortalama 1 yıl ilaç tedavisini gerektiren yaygın anksiyete bozukluğunda en etkili tedavi yöntemi bilişsel-davranışçı terapidir.Bir çok çalışmada bilişsel terapilerin,davranışçı terapi dahil tüm psikoterapi yöntemlerinden daha yararlı olduğu görülmüştür.

Bilişsel terapi, anksiyete tedavisinde hemen hemen tüm uzmanların ilk tercihi olarak öne çıkmaktadır. Anksiyete bozukluğu bulunan hastaların büyük çoğunluğu m12 veya daha az terapi seansı ile iyileşir. Terapinin etkinliği bireye göre ve yaşanılan problemin yoğunluğuna göre değişim göstermektedir.

Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde bilişsel terapi modelini, bir durumun tehlikeli olduğuna dair mevcut olan yargılar oluşturur. Anksiyete bozukluğunda bilişsel şema olarak durumun tehlikesi, potansiyel zararın olasılığı, tehlikelerin yakınlığı ve derecesi ile zarara karşı koyma, tehlikeyi etkisizleştirme ve onunla mücadele etme yeteneğini kaybetme düşüncesi hastalığın odak noktasıdır. Olabilecek en kötü senaryo ,tehdit edici senaryoyu aşırı önemseme ve tehdit edici yorumları belirsiz uyarıcılara dayandırma, anksiyeteli hastaların ortak özelliğidir.

Bireyin belirsiz tehdit senaryoları hakkında ne düşündüğünü ve onları neye dayandırdığını belirleyen şemalar anksiyete bozukluğunu ortaya çıkarılmasında kullanılmaktadır. Psikoterapi seansları bu olumsuz, hatalı şemalar ve inanç kalıpları üzerinden yürütülmekte farklı metaforlardan ve tekniklerden terapi süreci çerisinde ayrıca yararlanılmaktadır.

Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde öncelikle anksiyeteyi normalleştirmek ve hastanın semptomlarını anlaması hedeflenir. Hasta endişe ve korkunun doğal bir tepki olduğunu, anksiyetenin tüm insanlarda mevcut bir alarm sistemi olduğunu öğrendiğinde öfke, gerilim, uyku bozukluğu, dikkat dağılması, çarpıntı, nefes darlığı, nefes sıkışması, terleme gibi şikâyetlerinin kötü şeylerin değil, anksiyetenin bulguları olduğunu anlayacaktır.

Tedavinin sonraki aşamasında endişelenmeye neden olan düşünceleri tanımlama ve onlarla mücadele sağlanır. Aşama aşama psikolojik tehlike ile ilgili tehdit edici otomatik düşünceler, bu düşüncelere karşı koyma ve onları yalanlama becerisini kazandırma yoluna gidilir. Zaman içinde tehlike ve anksiyete hakkında çarpıtılmış düşüncelere neden olan uyumsuz bilişsel şemalar ve inançlar ele alınır. Hayal egzersizleri, bireysel karşı koyma teknikleri, düşünce günlüğü, bedensel egzersiz gibi yöntemler de bilişsel terapi içinde kullanılır.

 

 

Arayınız...